Prof. Dr. Öken, meme kanserli kadınların dörtte birinde görülen ‘lenfödem’in, dokular arasında proteinden zengin sıvının toplanmasıyla oluşan ve genelde kol ve bacaklarda şişliğe neden olan, ileri safhalarda ciltte kalınlaşma, sertleşme ve yara oluşumuna yol açabilen bir hastalık olduğunu ifade etti.
Meme cerrahisi sonrası radyoterapi, koltuk altı cerrahisinin kapsamı, obezite, meme kanserinin nüksü gibi etkenlerin lenfödem riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Öken, “Lenf düğümleri çıkarılan ve radyoterapi gören hastalarda lenfödem oranı yüzde 38’e kadar çıkabilir. 55 yaş üzeri hastalarda ise bu oran yüzde 50’yi aşabilir. Hastalık, tedavi sonrasında hemen veya sonraki aylar ve yıllar içinde gelişebilir” diye konuştu.
“LENFÖDEMİN ALT EDİLMESİ MÜMKÜN”
Lenfödem, kollarda ve bacaklarda şişme, ağırlık, dolgunluk ve acı gibi belirtilere yol açan bir hastalıktır.
Prof. Dr. Öken, lenfödemin hastaların fiziksel, psikolojik ve duygusal sağlığını bozduğunu söyledi. Hastaların vücut algısının değiştiğini, eklem hareketlerinin kısıtlandığını, yorgunluk ve ağırlık nedeniyle yaşam kalitesinin düştüğünü belirtti. Prof. Dr. Öken, lenfödemin ömür boyu sürdüğünü ve tedavi edilmesi gerektiğini vurguladı. Hastalığın kontrol altına alınması için şunları önerdi: “Bu hastalık hakkında bilinçlenmek, erken tanı koymak ve tedaviye başlamak çok önemlidir. Obezite ve yanlış beslenme hastalığın ilerlemesine ve şiddetlenmesine neden olur, bu yüzden kilo kontrolü yapılmalıdır. Riskli bölgeler korunmalı, kan alma, tansiyon ölçme, manikür, pedikür gibi işlemler yapılırken dikkatli olunmalı, sinek ve böcek ısırıklarından sakınılmalıdır. Uçak seyahati gibi basınç değişikliklerinde özel kıyafetler giyilmelidir.”
“TEDAVİNİN EN ETKİLİ YÖNTEMİ: KDT”
Prof. Dr. Öken, tedavide en etkili yöntemin Kompleks Dekonjestif Terapi (KDT) olduğunu söyledi. Bu yöntemle biriken sıvının, şişliğin, sertliğin azaltıldığını, eklem hareketlerinin korunduğunu ve arttırıldığını, enfeksiyonların önlenmesini, görünümün düzeltilmesini ve yaşam kalitesinin yükseltilmesini amaçladıklarını anlattı.
Tedavi görmeyen hastaların günlük yaşamda zorlandıklarını ifade eden Prof. Dr. Öken, “Şişlik büyür, ev işleri yapmakta, yürümekte, ayakkabı, pantolon veya kollu giysi giymekte, takı takmakta güçlük çekerler. İş verimleri düşer. Hareket kısıtlılığı ilerlerse bacakta lenfödemi olanlar tekerlekli sandalyeye bağlı kalabilirler. Ciltte kalınlaşma, siğil benzeri oluşumlar, deride çatlama, su sızma gibi lenf akışı bozukluğu, yaralar ve enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda ise lenfödem nedeniyle ikincil kanserler gelişebilir ve genellikle ölümle sonuçlanır” dedi.
“TEDAVİ SONRASI TEKRARLAMA RİSKİ VAR”
Tedavinin iki aşamada yapıldığını belirten Prof. Dr. Öken, “Yoğun tedavi aşamasından sonra hastanın hayatı boyunca uygulaması gereken ikinci aşamada basınçlı giysiler çok önemlidir. İlk aşamada elde edilen sonucun ve küçülen hacmin korunması için basınçlı giysilerin gündüzleri giyilip akşamları çıkartılması gerekir. Cilt bakımı yapılmalı, riskli bölgeler nemlendirilmeli, alkali sabun ve kremler kullanılmalıdır. Egzersiz tedavinin önemli bir parçasıdır. Sürekli hareket etmeli, diyet yapmalı, kilo alımından ve hareketsizlikten kaçınılmalıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Öken, meme kanseri tedavi edilmiş olsa bile lenfödemin yıllar sonra bile ortaya çıkabileceğine işaret ederek, semptomlar tekrarladığında uzman hekime görünülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
FİL HASTALIĞI (LENFÖDEM) NEDİR?
Kol ve bacakların şişmesi ile kendini belli eden fil hastalığı (lenfödem), bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf bezlerinde oluşan tıkanmalara bağlı olarak ortaya çıkar. Hücreler arası boşlukları dolduran sıvının miktar olarak dengede kalabilmesi için sürekli olarak süzülmesi ve kan dolaşımına karışması gerekir.