Bayer Leverkusen’in Almanya şampiyonluğuna uzanma mücadelesi, tarihsel olarak hüsranlarla dolu oldu.
2000 yılında, üç puan önde girdikleri son maçta ligin küçük kulüplerinden Unterhaching karşısında bir puan, Münih önünde şampiyon olmalarına yetecekti.
Ama kırmızı siyahlılar aldıkları yenilgi ile şampiyonluğu bıraktı ve “asla” kelimesinin İngilizcesinden üretilen “Neverkusen” lakabı ile anılmaya başladı.
İki yıl sonra daha büyük bir hayalkırıklığı kulübü bekliyordu.
Yıldıray Baştürklü kadro günler arayla Şampiyonlar Ligi ve Almanya Kupası’nı finalde kaybetti. Bundesliga’da yine ikinci oldu. Kulüp yine alaycı lakaplarla anılıyordu.
Hızla bu yıla gelirsek, Leverkusen’in Pazar gününü şampiyonluk ilanından haftalar önce, baskı karşısındaki dayanıklılıklarına dair şüpheler dağılmıştı.
Xabi Alonso liderliğinde sahada sarsılmaz bir hakimiyetleri vardı ve ilk şampiyonluklarına doğru yürüyüşleri de adeta bir önlenemezlik atmosferinde gerçekleşti.
Yenilgisiz Bundesliga tacına uzanan takım, Almanya Kupası ve Avrupa Ligi’nde de yarışa devam ediyor ve üçte üç yapabilir.
Eylül ayında Bundesliga’yı ilk üç içinde bitirebileceği düşünülen takıma, İngiltere kaptanı Harry Kane ile daha da güçlenmiş Bayern Münih karşısında çok az kişi şans tanıyordu.
42 yaşındaki İspanyol’un taktik bilgisi ve liderliği
Leverkusen’in ayağa kalkışı, takım geçen yıl 17. iken, Alonso’nun menajerlik koltuğuna oturuşuyla başladı.
Bir türlü bekleneni veremeyen, yetenekli oyunculardan oluşan takım, 42 yaşındaki İspanyol’un taktik bilgisi ve liderliği içinde uyumlu bir ekibe dönüştü.
Liverpool, Real Madrid ve Bayern Münih’te yıldızlaşmış orta saha oyuncusu Alonso, Leverkusen’e, eski kulübü Real Sociedad’da üç sene B takım menajerliği tecrübesinden sonra imza attı.
Peki İspanyol çalıştırıcı takımı nasıl değiştirdi?
Alonso farklı kereler henüz öğrenme aşamasında olduğunu, olgunlaşmış bir lider olmaktan uzak olduğunu savundu.
Ama altını çizdiği tecrübesizliğine karşın, takımı devraldığı geçen sezonun sonuna kadar, Leverkusen’in alıştığı geçiş oyununu oynamasına izin verdi.
Ve sonra bu taktiği tamamen değiştirdi.
Bu taktik değişikliğin sonunda Leverkusen Avrupa’da topu tutarak oynayan en iyi kulüplerden biri haline geldi.
Kırmızı beyazlılar, top kontrolünü maç içinde uzun süreler elinde tutarak rakiplerini bezdirdi.
Lig başlarken halen kapalı kutu olan Alonso’nun önderliğinde gelen bu taktik değişim beklenmedik bir durumdu.
Onu kariyerinin son üç yılında Bayern Münih orta sahasında izlemiş Alman futbolseverler, başarılarının elbette farkındaydı.
Ve fakat Alonso’nun neslinden olan bazı diğer üst düzey futbolcuların, çalıştırıcılık kariyerleri, sahadaki yeteneğin, otomatik olarak saha kenarına taşınamadığının kanıtıydı.
İspanyol futbol adamı, Bayern Münih ve Liverpool ile ilgili dedikodulara karşın Leverkusen’de bir sene daha kalmaya karar vererek de olgunlaşmaya giden yolda acelesi olmadığını gösterdi.
Alonso her ne kadar kendisine yöneltilen övgüleri hakediyor olsa da Almanya şampiyonluğuna, onun futbol ideallerine inanmış ve neredeyse eksiksiz sahaya yansıtmış bir takımı olmadan ulaşamazdı.
Burada bir oyuncunun adı diğerlerinden daha fazla anılıyor.
31 yaşındaki Granit Xhaka, Arsenal’den Leverkusen’e transfer olduğunda, artık kariyerinin son düzlüğüne girmiş bir oyuncu olarak görülüyordu.
Ancak İsviçre pasaportlu yıldız, Alonso’nun oyununun sahadaki lideri olarak sorumluluk aldı.
Kulüp sezonun başında 59 milyon sterlin harcayarak transfer politikasının karşılığını alabildiğini gösterdi.
Bu miktar Bayern’in Kane için Tottenham’a ödediğinden önemli oranda azdı.
2019 yılında verdiği bir röportajda, Alonso geçmişte çalıştığı menajerlerin kariyerindeki önemini vurguladıktan sonra “kopyala yapıştır” yönteminin başarı getirmeyeceğinin altını çiziyordu.
2026’ya kadar kulübü ile sözleşmesi olan Alonso’nun daha önce başka bir lige geçebileceği yorumlanıyor.
Adı artık Klopp, Angelotti, Guardiola gibi yıldız çalıştırıcılar arasında anılıyor.